TÜİK, mayıs ayı enflasyonunu açıkladı. Yıllık tüketici enflasyonu yüzde 73,50 ile 1998 yılı Ekim ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Üretici fiyatlarında yıllık yüzde 132,2 artış yaşanırken, ÜFE-TÜFE arasındaki makas 58,7 puan ile rekor seviyeye ulaştı. Öte yandan çekirdek enflasyon yıllık bazda yüzde 52,4'ten yüzde 56'ya yükseldi.

Rakamlar yalan söylemez ve bu açıklanan rakamlar hem ekonomik hem de sosyal bir gerçeği dile getiriyor.

Bu rakamların dile getirdiği gerçek ise, ülkede ve toplumda enflasyon ateşinin söndürüldüğünü değil, gün gün tansiyonunu ve yükselişini arttırarak önünde ne varsa yakıp, kuruttuğu anlamını taşıyor. Yüksek enflasyona bağlı olarak asgari ücretle yaşayan, dar ve orta gelirli kesimlerin, milyonlarca emeklinin iç dünyasının, tarım kesiminin, esnafın palyetif ekonomik teşvikler, desteklerle, gelir ve maaş arttırıcı ekonomik karar ve tedbirlerle geçici çözümlerin bile ancak üç-beş gün süreceği ve ekonomik-politikalarda köklü ve kalıcı tedbirlerin alınmasını zorunluluğunu gösteriyor.

Vatandaş, siyasal iktidardan ne pandemi ve sonuçları ne Rusya-Ukrayna savaşı ne de küresel sermaye ve kimi emperyal ülkelerin ülkemize dönük kuşatmasını, ne küresel iklim değişikliği gibi mazeretleri duymak, dinlemek istemiyor. Tüketici öncelikle ve özellikle temel ihtiyaç ürünlerine, gıda ürünlerine ulaşabilmek ve uygun fiyatlarla almak istiyor. Sanayici, çiftçi girdi maliyetlerinin düşürülmesini, üretim çarkının döndürülmesi talep ediyor. Vatandaş toplumun hangi kesiminden olursa olsun, ister. Bu doğal ve demokratik, insani bir taleptir.

Bu olayın bir yüzü..

Diğer yüzü ise, konu Türkiye ve Türk halkı olduğunda, tarihsel ve toplumsal bir gerçeğin altını çözmekte, vurgulamakta, anımsatmakta yarar var: Her ne olur ne yaşanırsa yaşansın bu ülkeyi ve milleti yoklukla, yoksullukla, açlıkla dünyada hiçbir ülke ve güç, terbiye edemez.! Bu millet feraset sahibidir. Yeter ki üzerine oynanan kirli, karanlık ve kanlı oyunların bilincinde olsun.

Evet, ülkede ve toplumda yaşanan bir ekonomik sıkıntı ve sorun var ve millet er ya da geç bu sıkıntı ve sorunun da üstesinden gelecek, birlik ve beraberliğini koruyarak, demokratik yollardan ‘ceğiz-cağız’larla değil gerçekçi çözüm yollarını bulacaktır.