İsrail’in hiçbir hukuk kaidesine dayanmayan savaş durumu sergilemesindeki gerekçesi neydi? Esasında İsrail dünya kamuoyuna hiçbir gerekçe sunmadı. Onun yerine, onun yardakçıları olan NATO ülkeleri, İran’daki nükleer varlıktan dolayı İsrail’in operasyon başlattığını iddia ederek İsrail’in avukatlığına soyundular.
Velev ki öyle… Velev ki İran’ın nükleer potansiyelini imha etmek için İsrail İran’a saldırdı diyelim. İsrail’deki nükleer silahlara ne diyeceğiz? Batıcı ve Batılı kafaların, esasında daha doğru bir tabirle Siyonist aklın bizlere talimatı böyledir. Türkiye gibi ülkeler, bu şekilde talimatlandırılmakta, kamuoyunun bile böyle absürtlükleri gündeme getirmesi istenmemektedir. Ne de olsa küresel ve ulusal medya, Siyonizmin tekelindedir.
İsrail’in kendisi çok sayıda nükleer silaha sahipken ve kimseye hesap vermezken bir başka ülkenin nükleer silah üretmesini nasıl savaş nedeni sayabilmektedir! Bunun adı küresel terörizmdir, haydut devletliktir, belasını aramaktır.
İSRAİL BELASINI BULDU MU?
Hepimiz gördük ki komşumuz İran terörist İsrail’i sadece füzeleriyle pekâlâ benzetti. İsrail’in daha düne kadar Miami sahillerini andıran şehirleri Gazze gibi harabeye döndü. Bu görüntüler Batıcı medya tarafından göz önünden kaçırıldı. İsrail’de şu anda savaşın yarattığı mali tablo en önemli konu haline geldi. İsrail'in ilk tahminlerine göre, İran'a karşı yürütülen savaşın İsrail Hazinesi’ne doğrudan maliyeti yaklaşık 22 milyar şekel (6,2 milyar dolar) oldu.
Bu rakamın 10 milyar şekellik kısmı, mühimmat, hava savunma füzeleri, savaş uçaklarının uzun süreli uçuşları ve yedek kuvvetlerin seferber edilmesi gibi askeri harcamaları finanse etmek için kullanıldı. Ancak İsrail'deki ekonomik raporlar, savaşın İsrail ekonomisine verdiği doğrudan zararın 12 milyar dolar olduğunu ortaya koydu. Bu maliyet, askeri harcamaların yanı sıra füze saldırılarından kaynaklanan hasarları, şirketlere ve bireylere ödenen tazminatları ve yeniden imar masraflarını da kapsıyor. Raporlarda, dolaylı zararların ve iç cepheye yönelik tazminatların da hesaba katılması durumunda toplam maliyetin 20 milyar dolara yükselebileceği öngörülüyor.
Bir nokta daha önemli:
İsrail’in birçok kenti ağır yıkım yaşamasına rağmen sözde muhafazakar aydınlardan bazıları hâlâ bu savaşa “danışıklı dövüş” diyor. Mezhepçiliği bir tarafa bırakıp Müslümanların, mazlum ulusların yanında saf tutmak varken “danışıklı dövüş” diyenler gizli İsrail sevicileridir. Böyleleri, İsrail’i muktedir gören, zihinleri işgal edilmiş kişilerdir. Esas muhafazakarlar, birlik istedi. Türk Milleti böyle mezhepçi bölücü yıkıcı kesimlere itibar etmedi. İranlıların kutlamalarına katıldık, İran Ordusu’nun zaferiyle gururlandık!
Biz, İran’ın yanında göğsümüzü gererek dururken ve her fırsatta terörist İsrail’i lanetlerken, çok vahim bir şey daha gördük: İçimizde hiç de azımsanmayacak sayıda MOSSAD’a gönüllü emir erliği yapmaya hazır olanları gördük. Bunların çoğu FETÖ denetiminde olan kişilerdir. Sabetayistler, dönmeler, kriptolar, masonlar ve Ukraynacılar.. Bunlar zaten İsrail’in doğal destekçileri durumundalar ancak bizi şaşırtan sayılarının hiç de az olmadığını görmüş olmamız. Gerçekten hayretlerdeyim.
BU SAVAŞ BİZİ DE İLGİLENDİRİR
Bir dikkat çeken nokta da Zafer Partililerin bu süreçte girdikleri mevzidir. Kahrolsun İsrail diyemeyenler rahatlıkla mazlum uluslara düşmanlık yapıyor. Bu partiye müzahir sosyal medya hesapları İran’ın fakirliğini, zayıflığını, olanaksızlıklarını dillerine doladılar. Halbuki bir Türk vatanseveri zalime karşı mücadele eden komşusunun eksiğiyle mutlu olmaz. Üzüntü duyar!
Böyle kitleler ileride ABD-İsrail’in ülkemize yönelik tehditleri arttığında hangi tarafta yer alacak sizce? İran-İsrail Savaşı’nın bizi ilgilendiren en önemli yönlerinden biri budur.
İran’ın İsrail’i pes ettirmesi, Filistin’e moral oldu. Ama maalesef savaştan hemen sonra İsrail, İran füzelerinin hıncını Filistinlilerden çıkardı. Günlerdir un sırasında bekleyen aç çocukları bombalıyorlar. Bu utanç verici gerçekliği tersine çevirebilmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Milletimizin birliğini kuvvetlendirmeliyiz. Bölge ülkeleriyle dayanaklar oluşturmalıyız. Zira bu bizim ve bölgemiz için artık bir ölüm kalım meselesidir.