|
||
YOL HARİTASI | ||
Ozan Utku ARICAN | ||
Manşet Haberi | ||
![]() |
||
|
||
YOL HARİTASI
Türk milleti, tarihten bugüne belirli krizlerin ve sorunların içerisinden geçti. Bu süreçlerde ağır darbeler aldığımız, yok olmanın kıyısından geçtiğimiz olaylar yaşandı. Bunlardan sıyrılarak, kendimizi toparladık ve yolumuza devam ettik. Tarihten aldığımız gücün bu kurtuluşta yadsınamaz bir etkisi var. Neticede insanlığın kabiliyeti budur. Yüzyıllardır edindiği tecrübeler sonucunda hayatta kalmayı başarmış tür olarak baskınlığını korumuştur. Bizler de çetin mücadelelerin içerisinden çıkmayı çok iyi biliyoruz. Zorlandığımız, ümidimizi kestiğimiz dönemler ve olaylar yaşanmıyor mu? Elbette yaşanıyor. Ancak bu başarısızlığın ya da umutsuzluğun cenderesinden bir şekilde kurtuluyor, yolumuza devam edebiliyoruz. Orta Asya, Anadolu, Balkanlar, Orta Doğu çemberlerinde hayatta kalıp, varlığımızı çok uzun yıllara yaymamız bize bunu net bir şekilde gösteriyor.
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Türkler, bölgeye tutunmaya çalıştı. Coğrafyayı ve kültürleri tanımaya başladı ve aradan geçen zamanda devlet ve beylikler kurarak mevcudiyetini güçlendirdi. Kimi zaman yok olmanın eşiğine kadar geldi. Birleştiğimiz ya da ayrıştığımız çok oldu. Hatta kendimize ettiğimiz düşmanlığı, düşmanlarımız bile kıskanarak izleyebilir. En büyük darbeyi en yakınlarımızdan aldık. Bu süreçlerde kayıplarımız oldu. Kimi zaman toprak, kimi zaman insan… Her devletin geçirdiği belli evreler vardır. Bizler bu konuda fazlasıyla deneyimliyiz. Bir şekilde yeniden diriliş geleneklerimize işlemiş gibi duruyor. Bu bizim yol haritamızı da oluşturuyor. Başımızdan geçen bunca olay sonucunda edindiğimiz tecrübeler bize yol gösteriyor. O yüzden tarihi olmayan milletler, ancak var olanları örnek alarak yollarına devam eder. Kendini ve varlığının ne anlama geldiğini unutarak, yaşadığı çağın gerisinde kalanlar, tahtını başka devletlere kaptırır.
Bizim yol haritamız, Anadolu ve Orta Doğu gibi çetin bir coğrafyada, hayatta kalarak varlığımızı sürdürebilmek. En temel ihtiyacımız bu. Hayatta kalmanın yanında tarihsel misyonlarımız da var. Bölgemiz küresel açıdan kritik ve oyunun oynandığı en önemli yer. Yer altı ve yer üstü kaynaklarının yanında stratejik konum, ticaret yollarının ortasındayız. Ve tarihsel geçmişe bakıldığında Türklerin ve kurmuş oldukları çok milletli imparatorluğun toprakları. Başkenti dünyanın gözbebeği, İstanbul.
O yüzden bu coğrafyada hayatta kalabilmek, varlığını ve etki’ni sürdürebilmek zor. Her zaman gelişmeli ve gücünüzü korumalısınız. Devletler arası ilişkilere hakim, etki olarak baskın, millet olarak diri, gözünüz her zaman açık olmalı. Biliyoruz ki düşman uyumaz. En kötü senaryomuz da, tüm devletlerin birleşerek üstümüze geldiğini, bizleri parçalamak için Sevr ve Sykes-Picot gibi haritalar çizdikleri aklımızdan çıkmamalı.
Türk milletinin en büyük güvencesi, kabiliyeti, et ve tırnak gibi olmanın yanında, ortak tarihine ve ayakta kalma içgüdüsüne duyduğu inançtır. Bu inanç tek bir millet olmanın gereğidir. Kimileri çok uzun yıllardır, milletlerin ayrıştırılmasından, parçalanmasından, mikro-milliyetçilikten bahsediyor. ‘Yeni Dünya Düzeni’, emperyalizmin ve sömürgeci anlayışların önümüze sundukları önemli bir parçalayıcı planın kendisidir. Mikro-milliyetler ise Lenin’e ve komünizme bir cevap olmanın yanında Wilson İlkeleri kapsamında yaratılmak istenen bir plandır. Osmanlı’ya bunu dayattılar. Hatta etki ajanlarıyla, casuslarla, içimize kadar girerek, bunların tohumlarını ektiler. Tohumlarını ekmek yetmedi, devşirme insanlarla bu faaliyetlerin başını çektiler. Yetmedi bizde bu tuzaklara düşenler oldu. Hala insan devşiriyorlar mı? Evet. Yeni mi? Hayır! Tarihten günümüze kadar, önce en yakınlarımızdan başladılar. Bizi hedef alanlar, tarihimize ve kültürlerimize hakim olanlardır. Bunun içerisinde din, çok müstesna bir yere sahiptir. Hadi canım sen de diyenlerimiz varsa en yakın örnek olarak FETÖ’ye bakabilir. Tabi bitti mi bitmez, o bir paravandır. Bu operasyonları, örgütleri, kimler kuruyor, kimler finanse ediyor, onları da incelemek gerekiyor.
Neo-liberalizmin (yeni bireyselcilik), dünyayı sarıp sarmaladığı bu dünyada, etkileşimsiz, temassız hayat fikrini korona virüsüyle bilinç altımıza korkuyla işlediler. İnsanı yönlendirmek değiştirmek istiyorsan, önce onu tanımalı sonra yönetmelisin. Psikanaliz bize bunun kullanılabilme kabiliyetini açıklayabiliyor. Bizlere oynanan oyunlar, planlar, saldırılar hiçbir zaman bitmeyecek. Her zaman masalarında, odalarında konuştukları ve hazırladıkları haritalar olacak. Bizler bireysel olarak mücadele etsek de, her daim rahatsız olunacak. İnsanları istedikleri şeylere yönlendirebilecekler, algılar oluşturabilecekler elbette. Ancak oyunu görenler her daim inandığı yolda savaşını verecek. Belki sesini çıkaracak belki de köşesinde sessizce izleyecek, ancak beyninde savaşı durmayacak. Bu gerçek bizim peşimizi bırakmayacak.
Ozan Utku ARICAN Tarihçi/Yazar
|
||
|
||
Etiketler: YOL, HARİTASI, |
|
||
|