Döviz kurlarının Türkiye’de yükselmesiyle yağdan-şekere, çaydan-makarnaya kadar yansıyan zam yağmuru gözleri stokçulara çevirdi. Peynirinden-kırmızı etine kadar fiyatlar halkın alım gücünün çok çok üstünde seyrediyor. Birçoğumuzun çocukluğunun acı hatıraları yeniden tekerrür mü edecek? Hemen şuracıktaydı; Bandırma Cumhuriyet meydanının yanıbaşında...  Arkası açık bir kamyonetin kasasında margarin, yağ, gazyağı, tüp ve uzuun insan  kuyrukları; Herkese 1 ADET… başka yok! Bir evden 3 kişi...  Olmadı 5 kişi tek tek sıraya girilirdi ki 1 yerine 3-5 yağ alabilelım… İnsanların bir anda hücum ederek kamyonetin kasasına saldırdığını ve yağları talan ederek nasıl da kapıştıklarına tanık olmuştum bir seferinde. Ve kamyonet, son gaz Cumhuriyet meydanının oradan insanları yararak uzaklaşırken halk da son gaz koşturuyordu kamyonetin arkasından. Babam yurt dışında işçi olduğu ve çok rahat bir yaşam standardımız olduğu halde KITLIK VARDI TÜRKİYE’de. Paranız da olsa ALAMIYORDUNUZ!

Modernleştirilmiş, bilimselleştirilmiş, kanıksatılmış yoksulluğun adı ENFLASYON oldu artık. Teyzem ne bilir enflasyon nedir..? Kıtlık... Savaşın, savaştan çıkılmışlığın kıtlığını görmüş, yaşamış. Evlilikler erken yaşta olunca, Anneannemin annesini de görmek nasip oldu bana. Ninem dolu dolu bir insandı. Bulgaristan’da doğmuş, yaşamışlardı. Osman dedem harbe katıldığında, ninemler de yokluğu, kıtlığı dibine kadar tatmışlardı; “Kızım, hayvan mayıslarının içinden buğday tanelerini ayıklayıp yediğimizi bilirim” diye anlatırdı. Bir kırık ekmeğin atılmasına müsaade etmezdi ninem.

Bizim çocuklarımıza vaat edilen Türkiye, çocukluğumun KITLIK Türkiyesi mi olacak? O günler tekerrür mü edecek?

Gelelim Bulgaristan’a… Bu sabah bir haber kanalında Bulgaristan’da enflasyonun tavan yaptığını, marketlerde yağ sıkıntısı, peynirlerde, gıda ürünlerinde fahiş fiyatların ve rafların boşluğunu, alım gücü yetersiz olan halkın alacağını bakkal defterine yazdırdığını anlatıyor muhabir. Asgari ücretin düşüklüğünden, yetersizliğinden bahsediyor. Öyle bir anlatıyor ki, Bulgaristan çöküşte diye düşünmemek mümkün değil.

Aynı şeyleri bugün Türkiye yaşamıyor mu? Yani bu, şu demek mi oluyor; Bakın aynı sıkıntılar Bulgaristan’da da var. Bulgaristan kendi çözümünü kendisi üretir. Bizim için asıl olan ÖNCE VATANSA, ÖNCELİK VATANIMIZDAKİ ENFLASYONUN halka olumsuz yansımasının önüne geçilmesidir.  Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın stokçulara sert uyarılarda bulunması, stokçuluğa karşı bir yasal düzenlemeye gideceklerini belirtmesi dahi ne marketleri, ne stokçuları durdurmuyor. Yasal düzenlemeye kadar ne kadar zam yaparsak kârdır mı diyorsunuz stokçular, marketçiler…? Aynı marka, aynı üründe iki market arasında 14 lira fark olur mu? Ne yazık ki var. Bir şampuan bir markette 29,90 tl, aynı marka şampuan aynı gramajda diğer markette 43,90 lira..?  5 litrelik bir teneke ayçiçek yağı bir markette 119,90  lira, aynı marka, adı aynı, gramajı aynı, tenekesi aynı ayçiçek yağı diğer markette 139,90 lira… Bir de  yerli üretim ya bu?! Dün raftaki makarna 2,95 ise 1 gün arayla bugün,4,5 Türk lirası,… Şeker rafları bir bakıyorsunuz boş, boş olduğu gibi fahiş fiyat, kocaman bir yazı uyarısı; "Toplu şeker satışımız yoktur, sadece 1 Adet alabilirsiniz!" Yağlarda da aynı oyun;  Ayçiçek yağı plastik bidona girmiş, 5 litre imajı verilmiş, üzerinde yaşlıysanız görmekte zorlanacağınız gramaj;4 litre yazıyor. Fiyat, 5 litre fiyatı, ki şu anda ZEYTİNYAĞINI SOLLADI!... Depolarınızdaki mallar durduğu yerde döviz gibi para makinesine dönüşüyor. Haksız kazanç mı? Evet!

Ayçiçek yağı yerli üretim değil mi? Biz Trakya’da, Çanakkale’de, hatta bizim Bandırma, Balıkesir ve  bölgesinde ayçiçeğini kendimiz üretmiyor muyuz? YERLİ, MİLLİ! Döviz yükseliyor, yağ yükseliyor. Tarla bizim, ayçiçeği bizim, yağ bizim, zeytin bizim.. eee, o zaman? Stokçular, marketler, sizin evinizde sofra kurulmaz mı?

Milleti yaşat ki Devlet yaşasın.Öyleyse banane Bulgaristan’dan.. Bulgaristan kendi çözümünü üretsin. Ben vatanıma bakarım önce. Milletimin sofrasına bakarım, bir dönemin ŞAFAK VAKTİ KUYRUKLARI TEKERRÜR ETMEDEN !