Süleyman TAKUNYACIOĞLU VAROLUŞ SORUNU
Yazı Detayı
15 Kasım 2021 - Pazartesi 16:06 Bu yazı 139 kez okundu
 
VAROLUŞ SORUNU
Süleyman TAKUNYACIOĞLU
sonkursungazetesi@gmail.com
 
 

Sabah yine uyandık. Ne b..k yiyecek, nereye gidecek, neyle uğraşacağız. Yaşlandıkça hayat alanı daralıyor. Yakında tüm çıkışlar kapanacak. Ölüm bu tabi, bunun da farkındayız. Muhtemelen bu daralmanın temeli yine bu farkındalığa dayanıyor. Yani ölüm gerçeğinin artık oldukça yakınlaşması. Bu durum başlı başına nevrotik tipler için acı bir yüksek dereceli depresyon yaratıyor. Bu tedavi edilir bir durum mu? Bilmiyorum. Kimbilir belki bir çıkış bulabilir insan. 70-80 yaşına gelmiş onlarca hastalıkla birlikte yaşayan ve hala yaşama sevincini kaybetmeyip yarına umut saklayan insanları anlayamıyorum. Bu insanlar gerçek mi yoksa çoğu iyi oyuncu mu? Eğer bu insanlar gerçekten samimi ise, yok, çok cahil ya da çok kutsal insanlar, sevilesi, güzelim insanlar, tüm olumsuzluklara rağmen hayata tutunan insanlar, eğer gerçekseniz gerçekten sizleri seviyorum. Ancak bu asla benim becerebildiğim bir şey değil. Konuyu kapatıyorum.

 

İddiam şudur ki Sisyphos  çağında Türkiye, belki de Dünya… Aradaki fark Avrupa rahat, biz sıkıntılı, Doğu sefalet içinde. Aradaki yaşamın farkı, kalite açısından ulaşılmaz boyutta. Ancak varoluş sorunu herkes için az ya da çok ıstıraplı bir ruh hali, ve bu ruh halini Batı da, tüm sefaletine rağmen Doğu da birbirine yakın bir derecede yaşıyor. Oysa ayda 5 bin Euro maaş alan biri bu sıkıntıları çekmez diye düşünüyorsunuz. Ya da sağlığın, eğitimin, barınmanın, peki sorunların olmadığı ülkelerde sorun niye var? Çünkü ölüm var. Şimdi biri çıkıp bana kontra şu soruyu sorabilir; Kardeşim o zaman niye 90 yaşında sağlıklı insanlar İsveç’ten, Danimarka’dan, Yeni Zelanda’ya gidip ötenezi istiyorlar.

 

Anlatmak istediğim varoluşsal sorunla nasıl bir çelişki taşıyor değil mi bu sorun? Bunu da psikolog ya da sosyologlar çözsün. Yine de konu hakkında birkaç söz söylemeliyim doğru ya da yanlış, ben sadece düşüncelerimi yazıyorum. 90 küsur yaşında biri muhtemelen bir çok yaşıtını, eşini, dostunu kaybetmiştir. Neyi, nasıl, yani hayata dair kimle ne paylaşacaktır. Korkunç bir kuşak açılması sorunu yaşıyoruz. Bu teknolojinin hızı, kuşakları yakınlaştırmayı bırakın, çözümsüz bir uçurum yaratıyor. Tekniğin bu hızı 80-90 yaşlardan öte 20 ile 40 yaşın arasını bile bilinmez uzaklara götürüyor. 20 ile 40 yaşın bugün paylaşacağı çok fazla bir şey yok. Bu hayatın her yanına yayılmış sanattan, eğlence tarzına, kısaca kültürden davranış biçimlerine, ilişki örgülerine çok şey birbirinden çok uzak.

 

Uzattık… özetleyelim, ölümünü bilen tek canlı insan. Bu gerçeği bilmek zaten şiddetli bir depresyon nedeni. Ben 40 yıldır aynı duyguyu yaşıyorum. Yıllar önce yaşadığım bir anektotla bitireyim; 19-20 yaşında Düzcespor’da oynuyorum. Olağanüstü transferle. Düzce ligin en iddialı takımı. Uzatmayalım, benzer sıkıntılar içindeyim. 3-5 maç mükemmel oynamışım. Herkes üzerime titriyor ama ben oynamak istemiyorum. Hacılar, hocalar, muskalar… Beni köyden köye dolaştırıyorlar. O günlerde psikiyatrist diye bir meslek yok. Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı var, o da Düzce’de yok. Sadece özel bir polikliniğe Bolu’dan Perşembe günleri bir ruh doktoru muayeneye geliyor. Randevu alıp gittim ve anlattım.

 
Etiketler: VAROLUŞ, SORUNU,
Yorumlar
Haber Yazılımı