Behice Boran'ın ardından..
Haber
17 Ekim 2022 - Pazartesi 12:20 Bu haber 1678 kez okundu
 
Behice Boran'ın ardından..
Hande SAV,Türkiye'de ilk kadın parti genel başkanını yazdı..
Siyaset Haberi
Behice Boran'ın ardından..

35 yıl önce bugün kaybettik Türkiye’nin ilk kadın parti genel başkanını ve sosyoloğunu. Behice Boran’ı ölüm yıl dönümünde bir kez daha anarken, bilimsellikten, örgütlülükten, doğru bildiği yoldan vazgeçmeyişiyle ülkemizin sosyalist ve işçi sınıfı mücadelesine neler bıraktığına tekrar bakalım.

Behice Boran, 1 Mayıs 1910’da okur yazar ebeveynlerin üç çocuğundan en küçükleri olarak dünyaya geldi. İstanbul’da Robert Koleji orta ve lise eğitimini birincilikle bitiren ilk Türk kız öğrenci oldu ki, bunun hayatında imza atacağı ‘ilk’lerden birincisi olduğunu söylemek mümkündür. Eğitime önem veren bir ailede büyümüş, cumhuriyetçi ideallerle yetişmişti. Aydınlanmanın ancak halktan insanlarla başarılabileceğine inanmış ve bunun için çalışmıştır. Öğretmen olmayı hedeflemesi de bundan dolayı olsa gerek.

Robert Koleji’nden sonra aldığı burs teklifiyle Amerika’ya giderek sosyoloji doktorasını tamamladı. Toplumu değiştirmenin, toplumu anlamakla başarılabileceğine inanıyordu. Bu anlamda sosyolojiyi tercih etmesi de kesinlikle bir tesadüf değil. Boran’ın hayatındaki kırılma noktalarından biri de Amerika’da eğitim gördüğü bu yıllara denk düşer. Çünkü burada Marksizm ile tanışmış ve Türkiye’ye döndüğünde kendisini çoktan Marksist olarak nitelemeye başlamıştır. Kendisinin de deyimiyle; sosyalist doğmamıştı ama bundan sonraki hayatını sosyalist yaşayacaktı.

1939’da Türkiye’ye döndükten sonra Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde doçentlik yapmaya başlamış ve yaptığı çalışmalarla Türkiye sosyalist hareketine katkılarda bulunmuştur. Yazdığı makaleler onu dünyaca ünlü bir sosyolog haline getirmiştir. Hatta bu dönemde kendisine dünyanın çeşitli yerlerinden yapılan hocalık tekliflerini reddeder. O ülkesine devrimci bir aşkla bağlıdır ve sevdalısı olduğu bu ülkeyi değiştirmek için mücadele etmeyi kendine görev saymıştır. Ancak akademide yaptığı çalışmalar dönemin yönetimi tarafından baltalanacak, DTCF’den arkadaşlarıyla birlikte ihraç edilerek öğrencilerle temas kurması yasaklanacaktır.

Akademiden uzaklaştırılmak inatçı ve mücadeleci Behice Boran’ı siyasetten uzaklaştırmaz. Kendisinin belirttiğine göre 1942 yılında Türkiye Komünist Partisi üyesi olmuştur ve 1951 yılında da TKP’nin bir kuruluşu olan Türk Barışseverler Derneği’nin başkanlığına geçmiştir. Dernek bünyesinde dönemin Menderes hükümetinin NATO’ya katılabilmek için Meclis’ten geçirme gereği görmediği Kore’ye asker gönderme kararının kınandığı bir bildiri yayınlarlar ve ardından Boran ve arkadaşları tutuklanarak 15 ay hapis cezası alırlar.

Serbest bırakılmasının ardından hayatına bir süre çevirmenlik yaparak 1961 Anayasası’nın ilanına kadar siyasetten uzak bir şekilde oğlu Dursun Hatko ile ilgilenerek geçirir. 27 Mayıs’ın ardından Türkiye İşçi Partisi’ne üye olmuş ve siyasi hayatına tekrar hızlı bir giriş yapmıştır. Boran’ın hiçbir zaman göz önünde siyasi figür

olmak gibi bir hedefi olmasa da, kendisine verilen sorumlulukları yerine getirmek için azimle mücadele etmiştir. Nitekim 1970’de TİP Genel Başkanı olduktan yıllar sonra böyle bir görevi aslında hiç beklemediğini ancak partinin önüne koyduğu görevleri boşlayamayacağını dile getirmiştir.

1962’de TİP, atılım programıyla birlikte Marksist kimliğini kazanmaya başlar. TİP’e Marksist karakterini kazandıransa büyük ölçüde Boran’ın teorik aklıdır. Parti içerisindeki vasfının partinin rotasının doğru tayin edilmesi ve dönemin parti genel başkanı olan Mehmet Ali Aybar’a yardım etmek olduğunu söylemiştir. Diğer TİP liderlerinin yanında Behice Boran teorisyen ve bilim insanı kimlikleriyle ön plana çıkmaktadır.

Bu dönem aynı zamanda sosyalist hareket içerisindeki en büyük tartışmaların cereyan ettiği dönemdir. Bir tarafta Yön Hareketi’nin teorileri ile Milli Demokratik Devrim teorisi ve diğer yanda Behice Boran’ın teorisyen kimliğiyle öncülük ettiği Sosyalist Devrim teorisi yer almaktadır. Behice Boran, Sosyalist Devrim üzerine ortaya koyduğu tezleri süregelen polemik ve tartışmaların ürünü olarak adım adım inşa etmiştir. Ülkenin sosyalist hareketinde süregelen bu tartışmalar TİP’in tabanında ve yönetiminde de yankı bulmaya başlaması ise kaçınılmaz olmuştur. Parti içerisindeki polemikler devam ettiği sırada da TİP’in Marksist ve devrimci karakterini korumak konusunda Behice Boran’ın ısrarı ve yürüttüğü mücadele başarılı olmuştur. Nitekim parti içerisinde yaşanan bu tartışmalar Aybar’ın istifası ve 1970’de Boran’ın genel başkan seçilmesiyle son bulacaktır. Boran’ın genel başkan oluşu Türkiye sosyalist mücadelesinde başka bir uğrağa işaret etmektedir. Kendisini Marksist olarak tanımlayan Boran, Türkiye’nin ilk kadın parti genel başkanı olmuştur.

Ortaya çıkan polemik ve tartışmaların önemli sebeplerinden biriydi öncülük sorunu. Behice Boran, Sosyalist Devrim teorisi içerisinde de belirttiği üzere hiçbir zaman işçi sınıfı ve sınıfın partisinin öncülüğünden vazgeçmiştir. Sınıfın öncü partisinin önemli olduğundan o kadar emindi ki, partisi güçsüz olduğunda bile onu güçlendirmeyi kendine görev bilen bir örgütlü akla ve iradeye sahipti. Boran, işçi sınıfının kendiliğinden değil, bilinçli ve örgütlü hareketliliğiyle devrim yapılabileceğini bildiği için sınıfının öncü partisine örgütlü bir devrimciydi. Boran’a göre parti, sınıf mücadelesini örgütlemeli ve aynı zamanda emekçilere sınıf bilincini taşımalıydı. Döneminin Marksist çizgiden ayrılmamış, bilimsel sosyalizmin ilkelerini savunan ve işçi sınıfının öncü partisine vurgu yaparak Türkiye üzerine özgün sözleri olan yegane isimlerdendi Behice Boran. Anti-kapitalist ve anti-emperyalist mücadelenin bütünlüğünü ısrarla savunuşu onu ön plana çıkararak önemli bir siyasi figür olmasına vesile olmuştur.

12 Mart’a karşı duruşuyla da Boran, bir Marksist olarak farkını ortaya koyar. TİP’in kapatılmasının ardından yapılan duruşmalarda Behice Boran, partisini, sosyalizmi ve işçi sınıfı mücadelesini vurgulayan siyasi açıdan oldukça güçlü savunmalar yapar. O zamana kadar yol arkadaşı olan Sadun Aren ile bilinene göre bu hususta fikir ayrılığına düşerler. Aren’e göre Behice Boran’ın yaptığı savunma ancak alacakları cezayı artırmak anlamına gelirken, o bedeli ne olursa olsun doğru bildiğini savunmaktan geri durmamıştır.

Behice Boran, Türkiye soluna birkaç uğrakta eşik atlatan bir siyasi karakterdir. En başta Türkiye soluna yön vermiş, inşa ettiği sosyalist devrim teorisi ile Marksist bir karakter kazandırmıştır. Bunu yaparken bilimsellikten uzaklaşmamış olması yaptığı katkıları daha sağlam kılmaktadır.

Ona göre; 1975’te TİP’i ikinci kez kurdukları dönemde kendisinin de dediği gibi ‘’Sosyalizm mücadelesi bir 100 metre yarışı değildir, bir maraton yarışıdır.’’ Boran’a göre sosyalizm mücadelesi kırgınlıklarla, ümitsizliklerle sonlandırılabilecek bir uğraş değildi. Doğru bildiğinden ayrılmayan inatçı kişiliği 35 yıl önce bugünkü ölümüne kadar ona bu maratonu koşturmuştur ve o tüm hayatını işçi sınıfı mücadelesine adayarak bir sosyalist olarak hayata veda etmiştir.

‘Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine’ diyerek yaktığı sosyalist mücadelenin meşalesi Boran gibi yolundan şaşmayanların elinde yanmaya devam edecek.

*Yıldız Teknik Üniversitesi KDK

 

Kaynaklar:

Atılgan, Gökhan. Behice Boran Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı. İstanbul: Yordam Yayınları, 2007,

Berktay, Fatmagül. Çetik, Mete. Biyorafya 2 Behice Boran, Ankara: Bağlam Yayıncılık, 2002.

Bayındır, Güzella. Akıntıya Karşı… Behice Boran. İstanbul: Yazılama Yayınevi, 2010.

Güler, Aydemir. Türkiye Sol Tarihinde Yöntem Ve Tartışmalar, İstanbul: Yazılama Yayınevi, 2015.

Ateş, Gülay. Sosyalizm Tarihinden Portreler: Behice Boran, İstanbul: Gelenek Yayınları, 1996, sayı: 53.

Kaynak: Editör:
Etiketler: Behice, Boran'ın, ardından..,
Yorumlar
Haber Yazılımı