Hep yaşamış ve çevremizden duymuşuzdur: “İş ya da ticari amaçlı, gezi ya da öğrenim amaçlı şu kente gittim ama nefes alamadım, akşamında uyamadım bile ve kendimi bir an evvel yaşadığım kente atabilmek için adeta can attım. Gönen’in havasına, suyuna, yeşiline, insanına kurban olayım” sözleri hiç birimize yabancı değildir.
İnsanların doğdukları, bebeklik, çocukluk ve gençliklerini geçirdikleri yerleşim yerlerine bağlılıkları bilim insanlarının, sosyologların, sosyal psikologların, felsefecilerin hep ilgisini çekmiş, çeşitli bilimsel araştırmalara konu olmuştur. Psikiyatrist ve psikoanalist John Bowlby tarafından geliştirilen “Bağlılık Teorisi” ile insanların yaşadıkları şehirlere bağlılık ve bağımlılığını ve nedensellikleri analiz konusu ediliyor. Çünkü, insanın duygusal ve düşüncel, karakter gelişiminde, yaşamını belirlemesinde doğduğu ve büyüdüğü coğrafi ve sosyal ortam önemli. Aynı zamanda doğup, kişisel gelişimimizi tamamladığımız alan eğlendiğimiz, gurur duyduğumuz, üzüldüğümüz, aşık olduğumuz, eğitildiğimiz, neşelendiğimiz, evlenip yuva kurduğumuz, çoluk çocuğa karıştığımız, ter döküp üretim de yerimizi aldığımız da bir alandır.
Peki, doğduğumuz ve doyduğumuz bir kente olan bağımlılığımız ile bağlılığımızın dışında aynı duygu ve düşünceler içerisindeki başka yerleşim yerlerinden insanların termal turizm ya da başka ihtiyaç ve taleplerle kentimize yönelimleri ve ziyaretleri, konaklamaları noktasında bu insanların ihtiyaç ve taleplerine en uygun şekilde yanıt vererek, bir daha gelme ve ziyaret etme, konaklama ihtiyacı duymalarını, kentimizle bir şekilde kalıcı bağlar kurmalarını ve vazgeçilmez uğrak yeri olmayı nasıl başarabiliriz?
Hepimiz biliyoruz ki, kentlerin uluslararası, ulusal, bölgesel çapta markalaşması özgünlüğü ve ayrıcalıklarının ön plana çıkması ile ilgili bir sorun. Bu ise, bir çok kez Gönen Kaymakamımız Dr. Yurt’un konuşmalarında bir çok kez dikkat çekip, vurguladığı gibi statükocu anlayışın dışında kenti ve insanlarını kucaklayan bir anlayışla özgün yanlarımızın bilinçli ve programlı, gelecek vizyonu ile siyaset üstü bir anlayışla birlik-beraberlik içerisinde geliştirilmesinden geçiyor.
Bu nokta da tılsımlı sözcüğün, ’memnuniyet’ ve ‘mutluluk’ olduğuna inanıyorum. Yaşadığımız kentlerde insanlar, yaşamımızı etkileyen ve belirleyen hemen her konuda memnuniyet içerisindeler ve mutluysalar, bu memnuniyet ve mutluluk bulaşıcıdır ve hangi amaçla şehrimize gelirse gelsin, memnuniyetimiz ve mutluluğumuz tüm insanlara dokunur ve sarar. Çünkü, memnuniyetimizin ve mutluluğumuzun temelinde, yaşadığımız kente ve insanlarına sevgi vardır.
|