TOPLUMSAL ALZAYMIR
Haber
26 Ağustos 2022 - Cuma 13:17 Bu haber 2183 kez okundu
 
TOPLUMSAL ALZAYMIR
Ozan Utku Arıcan yazdı..
Manşet Haberi
TOPLUMSAL ALZAYMIR

İnsanlarımız günlük olayları değerlendirirken genellikle yüzeysel çıkarımlarda bulunuyor. Bu birçok
şeyin sığ anlaşılmasına sebep oluyor. Sığ edinimlerimizi, düşün tartısında tartmadan, akıl
laboratuvarında parçalara ayırıp incelemeden; ham şekilde çevremizle paylaşmayı belki de bize
daha kolay geliyor. Düşün karakterimizi geliştirmediğimiz sürece, aynı minvalde bu paradoksun
içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz. Kimi zaman doğru çıkarımlar içerisinde olsak da, akışından ivme
kaybeden su nasıl zamanla durağanlaşır, canlılığını yitirerek bataklık olmaya başlıyorsa; insan yeni
yollar arşınlamayı bıraktığı ve heyecanını kaybettiği anlarda aynı çürümeyi yaşıyor. Bu kaçınılmaz
bir gerçek.


Toplumun, toplumsal alzaymır içerisinde düştüğü dönemlerde, dağın zirvesinden aşağıya doğru
seke seke, döne döne yuvarlanan bir kaya misali, toplumda zamanla yuvarlanır durur.
Ta ki rastgele bir yerde durana dek bu devam eder. Ne yönü bellidir, ne de durağı. Bunun
sonucunda güçlü olan toplumlar ilerlerken, durağan ve gelişine yaşam mücadelesi veren toplumlar
ya yok olurlar ya da başka güçlerin çatısı altında Dünya’da barınmaya çalışırlar.


Toplumların ve kültürlerin en önemli gelişim çıtası; düşünsel tartısı, bilimsel kaynağı olan felsefe,
tam da bu noktada bizim can damarımızdır. İnsan var olduğu günden beri soru sorar ve cevaplar
arar. Bulduğunda durmak nedir bilmez. Çünkü düşünen bir varlık her zaman Dünya’nın sunduğu
gizem dolu cenneti keşfetme zorunluluğunu her gün hisseder. Keşfettikçe nasıl bir mucizenin
içerisinde barındığına, nefes aldığına şükretmeye başlar. Sorulan sorular ve ulaşılan cevaplar ile
birlikte yeni keşifler, yaşanan hayatı da doğrudan etkiler ve insanlık gelişim dönemlerine ayrılır.
Örneğin biz tarihsel dönemlendirme yaparken önemli olayları, kullanılan aletleri, yaşanan
gelişmeleri özellikle ayırıcı unsur olarak tercih ederiz. İnsanlık soru sordukça, merakının peşinden
çocuk gibi sürüklendikçe, toplumsal değişimi beraberinde gerçekleştirmek zorunda kalır. Bu
dönüşümü ve gelişimi başaramayan toplumlar ise dönemin gerisinde kalacağı için eski dünyanın
mezarlığında yerlerini alırlar.


21. yüzyıla baktığımızda, içi boşaltılmış nesiller yetiştirilmek istendiğini görüyoruz. Bu sadece
Türkiye’nin değil, aslında dünya toplumlarının gerçeği haline geldi. Yayınsal faaliyetin ve bilgiye
ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde, insanların daha çok kendi düşünlerini geliştirip,
genişletmelerini beklerken; yeni nesil olarak tabir edilen kategorize gençliğin sadece görüntüden
ibaret donanımlı bir saman haline geldiğine şahit oluyoruz. İşte bu çok acı bir durum. Ne yazık ki
yaş olarak olgun olan, görmüş geçirmiş diye tabir ettiğimiz bireyler dahi felsefi eksikliklerinden
dolayı, ne yaşadıklarını ne de yaşananları anlayabiliyorlar.


Makam ve mevki, eğitim çitası, rütbe vs. sahibi olmak bir yana, düşünsel gelişmişliği yüksek olup
sıradan bir emekçi bile olsanız, aslında o insanlardan daha üstün bir durumdasınız, bu da acı bir
gerçek. Maddi ve liyakat durumu yüksek bir insanın konumu ve otoritesi ne kadar güçlü olursa
olsun, kendisinden daha zeki bir insanla karşılaştığında anında egoları devreye girer değil mi? Peki
neden böyle bir durum yaşanıyor diye kendi kendimize sorduğumuzda cevabı apaçık ortada

 

aslında; düşünen insan her zaman bir adım öndedir. Asıl sorun düşünemeyen insanların, düşünsel
değeri yüksek olan insanlara karşı sistemsel konumlarının yüksek tutulmasıdır. Elbette bu
düşünceleri dile getirirken, tüm insanlığın felsefeden yoksun, düşünemeyen varlıklar olduğunu
kanıtlamak niyetinde değilim.


Sadece günlük ve rutinleşmiş, alışılagelmiş, sıradanlaşmış, kuvvetsiz düşüncelerden çok, daha
yaratıcı, bilgi ve analiz dolu felsefi ağarlığı olan; aklın yol göstericiliğine inanarak hareket eden
insan varlığının yaratılmasının hepimiz için daha iyi olacağına kanaat getirmek. Türkiye’nin en
önemli sorunlarından birisi, nitelikli insanların çalışır gözüktüğü, niteliksiz eğitimin verilmeye
çalışıldığı; bilginin kendisinden korkulan, açılması dahi tehlikeli olan konuşulmaktan çekinildiği bir
ülkede yaşamaktansa; insanların düşüncelerinden dolayı kategorize edilmeden, korkmadan,
kendilerini rahatça ifade edebildikleri ve fikirlerinin değer gördüğü bir ülkede yaşamak.
İşte asıl mesele bu.

Kaynak: Editör:
Etiketler: TOPLUMSAL, ALZAYMIR,
Yorumlar
Haber Yazılımı