|
|||
FİYASKO: NEO-LİBERAL EKONOMİK-POLİTİKA | |||
Ozan Utku ARICAN | |||
oznn.utkk@gmail.com | |||
Neoliberal politikaların ekonomik ve siyasi olarak Türkiye’yi paçasından tuttuğu zamanlardayız. Burjuvazinin sürekli beslendiği ve ne talep ettiyse yerine getirildiği; halkın ise isteklerinin ve sorunlarının bir kenara bırakıldığı, unutulduğu vahşi kapitalizm ya da Neo-Liberal ekonomik-politikaların yıllardır uygulandığı bir süreç işletiliyor. Dünya’da meydana gelen gelişmeler sonunda bir süredir bütün ülkeler ekonomik dar boğaza girdi. Üretim açısından tüm ülkeler günümüzde ayakta kalmaya çalışıyor. Kendi kendine yetemeyen ve bağımlı ülkeler ise borç almak zorunda kalarak, emperyalist ülkelerin hegemonyası altına girdiler. Türkiye ise, bu kriz dalgasına karşı elindekileri imkânlarla gemiyi dalgalara ve fırtınaya karşı ayakta tutmaya çalıştı, çalışıyor. Ekonomik krizin her geçen zamanda artmasıyla birlikte yeni önlemler alınmaya çalışıldı ve kaçınılmaz olarak on yıllardır uygulanmakta olan Neoliberal politikalar sorgulanmaya başlandı. Ancak, Neoliberal iktisatçı ve politikacılar ve özellikle de Neocon’lar ABD ve ekonomik-politikalarının yürürlükte olduğu ülkelerde toplumsal açıdan bu politikaların sosyal ve sınıfsal açıdan yarattığı olumsuz sonuçları ya hep hasıraltı ettiler ya da görmezden geldiler. Emeğiyle geçinen toplumun çoğunluğunu oluşturan sınıfların içler acısı halini, geçim zorluğu, milyonların en doğal ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çektikleri toplumsal bir vaka idi. Ülkelerin gelir tablosu yaşanan biçareliğin konuşan tablosuydu. Tüm ülkeler yanı sıra ülkemizde bu acı gerçeği görmeleri hususunda içten içe duyduğumuz arzular ne zaman gerçekleşir kısa zaman da öngörmek çok zor. Neoliberal ekonomik-politikalar konuşulduğunda herkesin aklında soru işaretleri beliriyor, bir çok kişi aslında bu kavrama hiç yabancı değil. Neoliberalizmin temel amacı, ekonomik yaşamın özel sektör lehine olabildiğince serbest hale getirilmesi, ’bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ anlayışı ile devletin yani kamunun yatırımcı ve üretici olarak ekonomik yaşamdan elini çekmesi, kapitalizmin ve özel sermayenin tam anlamıyla iktisadi ve toplumsal yaşamın her alanına yerleşmesini nüfus etmesini öngörüyor. Bu ekonomik politikalarla, devlet yani kamu yönetimi toplumun çalışan ve üreten kesimlerin aleyhine sınırlandırılmasının ötesinde budanırken, sosyal devlet anlayışı bir gurup oligark lehine kuralsız ve her türlü kamu kontrol-denetiminden uzak güç elde ederek, ülkenin iktisadi ve sosyal yaşamında rol üstleniyor. Buna da iktisat bilimi ya da ekonomi-politika da ‘vahşi kapitalizm’ ya da ‘Mafyokrasi’ tanımlaması yapılıyor. Kuşkusuz, Neoliberal ekonomik-politikaları günümüz dünyasında ve ülkeler nezdinde kolaylıkla uygulayabilmek geniş toplumsal kesimler ve yaşam ve bilinç düzeyleri, demokratik örgütlülükleri dikkate alındığında öyle kolay değil. Bu küresel ekonomik-politikaların uygulanmasını kolaylaştıran en büyük etken, toplumsal açıdan özgürlüklerin daraltılmasından ve anti-demokratik yöntemlerin iktidara taşınabilmesiyle mümkün.24 Ocak kararları ve ardından gelen 12 Eylül askeri darbesi gibi. Hele bir de Türkiye gibi sosyal devlet anlayışını binlerce yıllık Türk Devletleri ve toplumları içinde yaşamış, sindirmiş, alın teri kurumadan çalışanın hakkını verin ya da komşusu açken tok olan bizden değildir inanç ve kültürüyle yoğrulmuş, törelerle bugünlere gelmiş bir millete derdinizi ve davanızı anlatamazsınız. Bir milleti tarihsel, sosyal, kültürel, maddi ve manevi kodlarından soyutlayıp, soy ağacından kopartamazsınız. Onun içindir ki Devlet ve kamu yönetimi tam anlamıyla bu ekonomik düzende soyutlanamıyor. Çünkü ülkede ekonomik-politik yaşamında kamu yararına kontrol ve denetim yapma görevi yine devletin kendisine Anayasal açıdan yüklenen bir sorumluluk. Ancak, ne alakası var ise, bu kontrol-denetim sürecinin baş aktörleri ekonomik açıdan bağımlı bir ülke olduğumuz içindir ki, uluslararası yabancı kartel ve tekellere ve onlarla işbirliği içindeki kesimlere kalıyor. Türkiye’ye vatandaş dönüp piyasaların kontrol- denetim sürecinin ne ölçüde işlediğiyle ilgili bakındığında, eminim ki hepimiz tam bir fiyasko ve çaresizlik yaşıyoruz. Fırsatçılar, stokçular, dolandırıcılar, spekülatörler, adeta etrafta kol geziyor. Basın ve yayın yoluyla kontrol ve denetimlerin yapıldığı, kimi firmalara cezalar kesildiği söylense de, hükümetin var olan fiyat yükselmelerine karşı aldığı kararlar, enflasyonun ve hayat pahalılığının yükselmesinin önüne geçmek bir yana daha da yükselmesini sağlıyor. Yani ateş söndürüleceği yer de harlanıyor! İktidarın sözcüleri kartellerden, stokçulardan, dış güçlerin oyunlarından, Ukrayna-Rusya krizinden, pandeminin uzun vadeli etkisini ön plana alarak bir anlamda tüm sorumluluğu üzerinden atabileceğine inanıyor. Ancak buna karşı nasıl bir önlem alınıyor? Neoliberal politikalarla, sadece mutlu bir azınlığı zenginleştirerek, krizi geçiştirebilmek milyonlarca yurttaşı gözardı edebilmek mümkün değil. Oysa ki hem Başkan Erdoğan hem de ortağı sn.Bahçeli, ülkenin Neoliberal-ekonomik politikalardan vazgeçerek, rota değiştirdiğini yatırım+üretim+istihdam+ihracat politikası çerçevesinde sıcak para politikasından vazgeçeceğini ilan etmemiş miydi? Bu yerli ve millik eksenindeki ulusal bağımsızlıkçı ekonomik-politika yani karma ekonomik sistem iç de ve dış da malum çevrelerin iştahını kaçırmamış mıydı? Türkiye, elden gidiyor diye ağlanmamışlar mıydı? Artan stokçuluk, fahiş fiyat uygulamaları, artan hayat pahalılığı, yükselen enflasyon karşısında devletin ve siyasal iktidarın, kamu bürokrasisinin aylardır günlerdir yaşadığı çaresizlik niye!? Yaşananları, yaşadıklarımızı ve sonuçlarını görmüyor, duymuyor musunuz? Şunu biliyoruz:Bir ülkenin ya da ülkemizin devlet ve iktidar olarak, ekonomik-politikasını değiştirmek laf ile kolay ancak bilimsel olarak fiiliyatta güç ve zordur. Yaşanan sürecin analizinde olayın bu yönünün de iyi anlaşılması, bilinmesi gerektiğine inanıyorum. Ekonomik kalkınma için üretimin her alanda ilerlemesi ve gelişmesi temel bir zorunluluktur. Ancak krizin bir çok açıdan sebeplerini öne sürerken, Neoliberal politikaların çözemediği sorunları, demek ki farklı bir ekonomik- politikayla çözmek gerekiyor. Örneğin çiftçi ve hayvancının masrafsal olarak dar boğaza girdiği, vatandaşın kurban bayramında alacağı hayvan fiyatlarının cebini yaktığı bu günlerde, ciddi adımlar atılarak, ocaklara düşen ateşin söndürülmesi gerekiyor. Belki makamlardan ve binalardan fark edilmiyor ama insanlarımızın yaralarını sarmak için devletin artık harekete geçmesi gerekiyor. |
|||
Etiketler: FİYASKO:, NEO-LİBERAL, EKONOMİK-POLİTİKA, |
|