|
|||
GAFLET-DALALET-HIYANET | |||
Ozan Utku ARICAN | |||
oznn.utkk@gmail.com | |||
Devletler, bulundukları topraklar üzerinde mutlak egemenlik sahibidir. Egemen olan devletler, diğer devletler tarafından tanınır ve ilişki düzlemi egemenlik sınırlarına karşılıklı saygının korunması çerçevesinde sürdürülür. Bu saygı, bir çok ilişkinin geliştirilmesi bağlamında ülkelerin çıkarları söz konusu olsa dahi korunur ve geliştirilir. Ancak devletler arasında çıkar ilişkilerinin çarpışması, egemenlik sınırlarının aşılması, tehdit edilmesi beraberinde büyük problemleri ve savaşı ortaya çıkarır. İnsanlık ihtiyaçlar noktasında nasıl birbirine muhtaçsa, devletlerde sistemin devamlılığı veya yaşanan sorunların çözümü için diğer devletlere muhtaçtır. Yine bunun temelinde ihtiyaçlar belirleyicidir. İhtiyaçların ya da çıkarların hukuki şekilde elde edilmesi, ancak uluslar arası hukuk baz alınarak sağlanabilir. Netice de diplomasinin varlığı, çatışma ortamını minimum düzeye indirerek, dünya barışının ve ülkeler arasındaki denge ortamının korunmasını mümkün kılmaktır. Ancak dış ilişkilerde birbirinin egemenliğine müdahale edilmesi, eşit statüde olan her iki devlet için müdahale ve sınırlama zorunluluğunu gündeme getirir. Böylece denge sağlanır ve devletler egemenliklerini muhafaza ederler. Ne zaman ki bir devletin dış ve iç düzenine karşı üstünlük varmışçasına bir hamle yapılır, o zaman uluslar arası hukuk çiğnenir ve diplomatik kriz baş gösterir. Kimi zaman tarihte gördüğümüz gibi, bir devletin topraklarının işgal edilmesi, sadece diplomatik yolla değil aynı zamanda askeri olarak egemenliğin tekrar sağlanması için gerekli meşruiyet ortamını oluşturur. Belirli bir toprak parçası üzerinde bir milleti, bayrağı, devleti, ordusu olan ülkenin egemenliği, tartışılmaz. Sadece tanınır ve uluslar arası sistemde hukuki olarak eşit haklar verilir. Uluslar arası düzende, söz sahibi olmak için gerekli argümanlara sahip olmak ayrı bir şey, hukuki ölçüde eşitlik ayrı bir şey… Örneğin bir devletin diğer bir devlete karşı yaptırım gücü, tüm hukuki koşullara rağmen uygun kabul edilebilir mi? Ya da dünya düzenine egemen olan devletler, hukuki üstünlükten dolayı mı yoksa gelişmişlik düzeylerinden dolayı mı söz sahibi olmuşlardır? Elbette diplomasi, savaşın olabildiğince engellenmesi, soğutularak, sorunların çözümünü kendi mecrasında yürüttüğü akıl ve bilgi dolu savaşla çözümler. Esasında bu da bir çeşit savaştır. Yine çıkarları gerçekleştirmek için, müzakere edilir, gücü sağlayan argümanlara ve stratejiye sahipseniz, devletinizin ülkeler arasındaki konumu itibariyle savaşın sonucunu kuşkusuz etkiler. Peki A devleti, B devletinin iç siyasi sorunlarına müdahale de bulunabilme hakkına sahip olabilir mi? Bunun geçerli sebebini nasıl açıklayabilir? Ya da bir devletin içinde bulunan siyasi partilerin, gaflete düşerek, yabancı bir başka devletin yönlendirmesi sonucunda dalalete düşmesi o partiyi nasıl bir konuma sürükler? Partiler temel itibariyle halkı temsil eden ve devleti yönetmeye aday olmak için kolları sıvayan örgütlerdir. Diğer bir taraftan demokratik yönetimlerde partiler aynı zamanda ülke yönetimine ciddi katkılar sağlamaktadır. Ülke yönetiminin doğru işlemesine ve egemenliğin kayıtsız, şartsız korunarak, milletin ve devletin çıkarlarının korunmasına bağlı olmayı kabul eden tüm siyasi partilerin de uluslar arası hukukun bilincinde olarak; ülkenin bağımsızlığına ve egemenliğine karşı zedeleyici ve düşmanca girişimlere karşı birlik ve beraberlik içerisinde duruş sergilemesi zaruridir. Dış yönlendirmeye ve etkiye açık olan siyasi partilere karşı A devletinin , B devletine karşı yaptığı hamleye siyasi kaygılar ve çıkarlara hareket eden her kim olursa olsun, yapılan ne açıdan hukukidir ve egemenliği ne ölçüde zedeleyebilir? Gaflete, dalalete ve hatta hıyanete varacak şekilde kararlar verip hareket edebilir mi? Bu sorunun cevabını; ‘sinesinde egemenliği ve bağımsızlığı onurla taşıyan milletimin’ huzuruna sunuyorum. |
|||
Etiketler: GAFLET-DALALET-HIYANET, |
|