|
|||
KIVILCIM | |||
Ozan Utku ARICAN | |||
oznn.utkk@gmail.com | |||
Toplumsal olarak asker ve kamu dendiğinde aklımıza son dönemlerde hep negatif düşünceler geliyor. Dünden bugüne yaşanan olayların sonucunda toplumsal hafızamızda kalıcı izler kaldı. İster istemez düşüncelerimizde kalıcı hale geldi. Bu fikirlerin değişmesi için zaman ve yeniliklere ihtiyacımız var. Bazı şeylerin değişmesi için taşların yerinden oynaması ve sonrasında doğru şekilde sürecin işlemesi gerekiyor. Bakış açılarının değişmesi, oluşması, yaratılması bir zaman ve emek meselesi. 15 Temmuz Askeri Cuntası’nın yapmaya çalıştığı darbe sonucunda Türk askeri kademesine duyulan güvende azalmalar yaşandı ve dünün şanlı, rol model mesleği olan askerlik, toplumun gözünde prestij kaybı yaşadı. Bu öznel düşüncemden öte, toplumsal bakış açısı haline geldi. Ancak sonrasında askeri teknolojide Türk ordusunun kat ettiği mesafeler ve gelişmeler prestijini yeniden arttırarak, milli duyguları arttırdı. Tabiki boşalan kadroların doldurulması ve bu yeni yetiştirilen kadronun eğitim seviyesinin iyileştirilmesi noktasında belli başlı sorunlar yaşandığı fikri aklımızda yer tutmaya başladı. Kuleli Askeri Lisesi gibi tarihsel önemi olan bir okuldan GATA gibi önemli bir kuruma kadar tüm kurumların kapatılmasının doğru olmadığını konuşmaya başladık. Toplumsal düşünümüze göre nasıl Yıldız Teknik Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ gibi okullarımız köklü ve iyi eğitim veriyorsa, askeri okullar da iyi bir eğitim veriyordu. Ne yazık ki, bu okulların da adının kötü anılmasına yol açtılar ve prestijini toplumun gözünde zedelediler. Böylece okullara ve teşkilatlanmaya duyulan güven azaldı. Son yıllarda ise gerçekleştirilen operasyonlar, yeni silahlar ve teknolojiler sayesinde askerlik mesleğine duyulan güvende bir artış sağlandı. Diğer yandan Türkiye’de bir çok mesleki alanda yaşanan kontenjan sorunu sonucunda Askerliğe ve polisliğe yönelimde artış yaşandı. Böylece gençlerin bir çoğu kendini kurtarmak için bu mesleklere yönelmek zorunda kaldı. Burada lafımız mesleğine gönül veren ve can-ı gönülden bu mesleği tercih edenlere değil, yaşanan zorunluluğu vurgulamak adına söylenmiştir. Tabiki eğitim oranının düşüşte olduğu kanaati sadece askerlik mesleğinde değil aynı zamanda polis eğitimlerine karşı bakış açısı içinde aynı şey geçerli. Sonuçta CIA’nın taşeronu FETÖ’nün de çöreklendiği ve yuvalandığı yerlerden biri polis teşkilatıydı. Bunun yanında devletin neredeyse girmedik yer bırakmayan bu köstebekler, ülkede ne kadar kaliteli ve zeki öğrenci varsa devletin yetişemediği yerde çok iyi imkanlar sunarak kaptıkları öğrencileri kendi bünyelerine çekmiş, böylece ülkenin geleceğine de kastetmişlerdir! Bu keşmekeşlik sadece bir kuruma ait değil. Maalesef askeriyenin devletin diğer askeri bünyelerle ilişkisi düşünüldüğünde, MİT’in içine kadar sızdı. Büyük ihtimalle de devletin gizli bilgilerine kadar erişti. Çünkü devletin kılcal damarlarına kadar sızılması emrini veren, şimdilerde yatak döşek yatan Fetullah Gülen’i bugünkü konumuna taşıyan, yapılaşmasını sağlayan daha önce gerçekleşen tarihsel bir süreçtir. Çok daha önce yapılaşmanın kurulabilmesi uygun ortamın oluşturulması bu yapılaşmanın önünü açmıştır. Burada içine düşülen ciddi hatalar vardır. Türkiye’nin yabancı istihbarat örgütlerinden çektiği kadar, diğer çektiği konulardan birisi de kamu da yaşanan idare-i maslahatçılık ve denetimsizliktir. Devlet demek, kendi bünyesinde eleştirel ve yapıcı bir çekirdeği barındırır. Bu çekirdek yapı eleştiriden kaçındığı anda müdahale yeteneğini kaybederse, gittikçe çökmeye başlar. Bu gerilemenin ve çöküşün faturası ise halka kesilir ve kamu işi aksar, yürüyemez hale gelir. Diğer yandan eleştirel denetimden uzak bir kamusal yapı, ne oranda sağlıklıdır? Bunların Türkiye’de bulunan her kurum tarafından yeniden gözden geçirilerek, kendini denetleyebilen ve geliştirebilen bir hale getirilerek, tüm bünyesiyle kamunun her türlü tehlikeli etkiye kapatılması ve halka tam anlamıyla yüzünü dönmesi gerekmektedir. Bu dönüş sadece işleyiş bakımından değil, kanuni bakımdan da yeniden düzenlenmelidir. Çünkü kamu demek, devlet demek, hizmet demektir. Hizmet ise devletin işidir. İş eksik, yanlış yapılabilir ancak kanunun dışında hareket edemez, etmemeli. Bu açıdan devletin denetim organları çalışmazsa her alanda sorunlar baş gösterir. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Yaşanacak süreçler Türkiye için neyi getirirse, ne kadar zor olursa olsun, bu karanlık ve puslu sürecin içinden tüm heybetiyle çıkmayı, aşmayı bilmelidir. Savaşın seyri en umutsuz ve ümitsiz olunduğu zaman, bir kıvılcımla gözlerdeki umut ateşi iliklerine kadar o milleti sarıp sarmalar. Bu millet yıkılmaz, geçilmez, yenilmez denilen her kim varsa zamanında yenmesini bildi. |
|||
Etiketler: KIVILCIM, |
|